“Bu binanın ismini ve yerini bile bilmiyordum, orada hiç denetim yapmadım ama kâğıt üzerinde denetçi gözüküyordum.”
6 Şubat 2023’te meydana gelen depremlerde Kahramanmaraş’ta 69 kişinin hayatını kaybettiği bir binanın denetçisi olan 75 yaşındaki mühendis Hasan, Türkiye’de diplomasını yapı denetim şirketlerine “kiralayan” mühendislerden sadece biri.
Soyadının açıklanmasını istemeyen Hasan, mahkemedeki ifadesinde sadece kâğıt üzerinde denetçi olduğunu, 2015 yılında yapılan o binaya hiç gitmediğini söyledi:
“Adli kontrolle bırakılınca araştırdım ve diplomamı verdiğim yapı denetim firmasının kâğıt üzerinde beni denetçi gösterdiğini anladım. Bu binayla herhangi bir ilgim yoktu, o şantiyede hiçbir zaman denetim yapmadım.”
Firmada yalnızca proje denetmenliği yaptığını ve diğer görevlerden haberinin olmadığını söyleyen mühendis, donatı ve malzeme kalitesi yetersizliği sebebiyle bilirkişi raporunda asli kusurlu bulundu.
Kahramanmaraş’ta 2011’de yapımı tamamlanan ve depremlerde yaklaşık 1400 kişinin hayatını kaybettiği Ebrar Sitesi’yle ilgili davanın sanıklarından proje müellifi F.B.Ö ise mahkemedeki ifadesinde, “Binanın yıkılmasıyla ilgili sorumluluğum yok. Binanın kontrol ve denetimine gitmedim. Binanın yerini bile bilmiyorum” dedi.
Yapı denetim sistemindeki “kiralık diploma” sorunu yıllar öncesine dayanıyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı müfettişlerinin 2011 ve 2015’te hazırladığı denetim raporunda, yapı denetim sistemindeki pek çok sorunla birlikte buna da dikkat çekilmişti.
BBC Türkçe’nin ulaştığı raporda, yapı denetimden sorumlu kişilerin yarısının kimlik bilgilerinin hatalı/sahte olduğu, veri güvenliğinin bulunmadığı ve “sahadaki uygulamaların kontrol dışı” kaldığı belirtildi.
Raporda, “Sisteme girilen verilerin yapısı düşünüldüğünde, sahadaki uygulamaların kontrol dışı kaldığı söylenebilir. Tespitlerimiz, istatistiki veri olarak dahi ürkütücü boyuttadır. Sistemde mühendislik açısından etkili bir kontrol yok” ifadeleri yer aldı.
Rapor 4 yıl bekletildikten sonra 2015 yılında bazı eksikliklerin tamamlanması için müfettişlere geri gönderildi ancak müfettişler raporun eksiksiz olduğunu savunarak, raporu aynı şekliyle Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’na yeniden sundu.
Müfettişlerin yapı denetim sisteminde tespit ettiği sorunların çoğu bugün halen devam ediyor.
Dr. İnşaat Mühendisi ve Avukat Levent Mazılıgüney, “O yıllarda sağlıklı yapılmayan ve denetlenmeyen bazı binalar, depremde insanların tepesine yıkıldı” diyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, haber yayımlanana dek sorularımıza yanıt vermedi.
Sistemdeki kimlik bilgilerinin yarısı hatalı ya da sahteydi
Müfettişler, yapı malzemelerinin laboratuvar sonuçları olmadan da bina yapılabildiğini ve ölmüş mühendislerin bile kâğıt üzerinde denetçi olarak gösterildiğini tespit etti.
Ayrıca sistemde kimlik numaraları ve sicil numaralarını kontrol eden bir yapı olmadığı, belediyeler onayladığı sürece her türlü hatalı verinin sisteme girilebildiği ve veri güvenliği olmadığı belirtildi:
“Yapı denetim firması tarafından sisteme girilen bilgiler, ilgili idare tarafından etkili bir kontrol olmaksızın onaylanarak sisteme alınıyor. Türkiye’de yapı denetim verilerinin güvenliğinden bahsetmek mümkün değil.”
Örneğin sistemde kayıtlı denetçi, kontrol elemanı, proje müellifi, şantiye şefi ve şirket ortaklarının yüzde 49’unun kimlik bilgileri “yanlış/sahte ya da mükerrer olarak” girilmişti.
İnşaatı mevzuat ve yönetmeliklere uygun olarak yürütmekle görevli olan proje müelliflerinin yüzde 65,9’unun kimlik bilgileri hatalı/sahte ya da mükerrer bulundu.
Yapı kontrol elemanlarında ise bu oran yüzde 67 seviyesindeydi.
Mazılıgüney, sistemdeki veri eksikliği sebebiyle bugün pek çok deprem davasında yargılamaların olumsuz etkilendiğini söylüyor:
“İnşaatta sorumlu kişilere dair veri almak istiyoruz ancak bulamıyoruz. Projesine, zemin etüdüne ve denetimle ilgili birçok evrakına ulaşamadığımız yapılarla ilgili kör dövüşü yapar gibi yargılama yapıyoruz.
“Sistemde denetçi görünen kişinin kimlik numarası bir başkasına ait çıkıyor, sonra mühendisler ‘Aslında ben o şantiyede hiç çalışmamıştım’ diyorlar. Hatalı veriler suyu bulandırıyor, sorumluluk kimde tartışması başlıyor. Bu denetime kim gitti ya da denetim hiç mi yapılmadı?”
Raporda ayrıca, 2008 yılından itibaren girilen verilerin 2011 yılına dek yedeklenmediği, 2008 öncesi kullanılan sistemde ise “her türlü değişikliğin yapılabildiği” kaydedildi.
Mazılıgüney, “Sahada birçok belgenin fiziki olarak hazırlanması çoğu zaman zorunlu ancak sonrasında dijital olarak kaydı mümkündü. Kayıtların dijital ortamda ve değişmezlikleri sağlanmış olarak saklanmıyor oluşu vahim bir durum” diyor.
Veri güvenliği artık sağlanabiliyor mu?
İnşaatlardaki denetçiler artık kimlik bilgileriyle entegre olan merkezi bir bilgi sistemi üzerinden atanıyor ancak meslek odasına kayıtlı gerçek bir mühendis olup olmadıkları teyit edilmiyor.
İnşaat Mühendisleri Odası Hatay Şube Başkanı İnal Büyükaşık, “Denetçi olmadan önce, ‘ben inşaat mühendisiyim’ diye taahhütname veriyorsunuz ve bu yeterli oluyor. En büyük sorun bu” diyerek anlatıyor:
“Halbuki projede çalışacak mühendislerin bilgilerinin meslek odalarından talep edilmesi gerekiyor. Projeye başlamadan önce meslek odalarından ‘sicil durum belgesi’ talep etmeme yönünde diretiyorlar.”
6 Şubat depremlerinden sonra meslek yaşı üçten az olan mühendislerin belli bir kata kadar proje yapabilmesi sınırı getirildi.
Büyükaşık ise bu yasağın uygulanabilmesi için de meslek odalarına ihtiyaç olduğunu çünkü meslek yaşı kayıtlarının sadece meslek odalarında tutulduğunu hatırlatarak, sadece bu kriterin de yeterli olmayacağını söylüyor.
Yapı denetimin ücreti müteahhitler tarafından ödeniyordu
Türkiye’de yapı denetim 19 pilot ilde başladı ve 2011 yılında ülke çapında yaygınlaştırıldı.
2019 yılına kadar, inşaatı denetlemekle sorumlu kişilerin ücreti, yapı sahipleri tarafından ödenmesi gerekirken, mevzuata aykırı bir biçimde müteahhitler tarafından ödeniyordu.
Bu sorunu 2011 yılında tespit eden müfettişler, yapı denetim şirketleri ile müteahhitler arasındaki maddi bağın koparılması gerektiğini, aksi halde “etkili bir denetim yapılamayacağını” belirtmişti.
Mazılıgüney, “Kimse parasını aldığı kişiyi denetleyemez, bu akla yatkın bir durum değil. Bu temel problem yıllardır dile getirilmesine rağmen çok geç kalındı” diyor.
Hatay’da 2013 yılında yapılan Rönesans Sitesi’nde de yaklaşık 1000 kişi, depremlerde hayatını kaybetti.
Peki, yıkılan binaların kaçı yapı denetim geçirmişti?
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Murat Kurum, 23 Şubat 2023’te Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanıyken yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde de gördüğümüz, yıkılan binaların yüzde 98’inin yapı denetim hizmeti almamış binalar olduğunu görüyoruz. 1999 öncesi yapılmış ve herhangi bir yapı denetim hizmeti almamış, mühendislik hizmeti almamış olduğunu görüyoruz.”
Ancak uzmanlar, bu verinin gerçekçi olmadığını savunuyor.
Şehir Plancısı Nihat Yıldız araştırmasında, sadece Gaziantep Nurdağı’nda yıkılan binaların yüzde 19’unun 2008 yılı sonrası yapıldığını tespit etti.
Mazılıgüney de sahadaki gözlemlerine göre yıkılan binaların yüzde 20’sinin 2000 yılı sonrasına ait olduğunu söylüyor:
“Elbette bu bireysel gözlem. Yetkililerin ifade ettiği veriyi kontrol edeceğimiz bir veri tabanı maalesef yok. İyi çalışan bir yapı denetim sistemi olsaydı yıkım oranı çok daha düşük olurdu.”
Fakat en yeni binaların bile yıkılmasının yanı sıra, denetim geçiren ve 2000 sonrası yapılan binaların çok daha az oranda yıkıldığı söylenebilir.
Yeni binalardaki hazır beton kullanımı, deprem güvenliğine yönelik mevzuatın gelişmesi, yapım teknolojisindeki gelişmeler ve deprem bilincinin artması gibi faktörler de güvenliğin artmasında etkili oldu.
‘Yapı denetim içerisinde ciddi bir sahtecilik var’
Müfettişler, mevzuat gereği yapı denetim sektöründe çalışanlara çok düşük ücretler ödenmesinin pek çok sorunu beraberinde getirdiğini kaydetti.
Yapı denetim şirketleri, yapının toplam maliyetinin yüzde 1,5’u kadar ödeme alıyor, bu oran yapım süresi iki yılı aşan inşaatlar için yılda yüzde 5 artırılıyor.
Mazılıgüney, emlakçılar satış fiyatı üzerinden yüzde 4 komisyon alırken yapı denetim çalışanlarına yüzde 1,5 ödenmesini eleştiriyor:
“Yapı denetim firmaları çok düşük ücretle çalıştığı için, çok ucuza personel çalıştırmaları gerekiyor. Bunun için de en büyük insan kaynakları, düşük emekli maaşlarıyla geçinemeyen mühendisler.”
“Yıllardır çoğunluğu 50-60 yaşını geçmiş mühendisler, diplomalarını bir nevi kiraya verdiler, kâğıt üzerinde orada denetim yapıyormuş gibi gözüktüler ama hiç şantiyeye dahi gitmediler.”
Müfettişler, sistemde kayıtlı yapı denetçilerinin yüzde 87’sinin 50 yaşın, yüzde 51’ininse 60 yaşın üzerinde olduğunu tespit etti.
Müfettişlere göre denetçilerin çok büyük bir kısmının ileri yaşta olması, denetçilerin çoğunlukla şantiyeye hiç gitmeden, “kâğıt üzerinde” denetim yaptığının bir göstergesiydi:
“Bu oranın giderek arttığı düşünüldüğünde; denetçilerin parmak izleri alınsın, bu parmak izlerini uyduyla bağlantılı bir alete bastırarak denetçinin sahada olup olmadığı saptansın, ya da istenirse denetçilere çip takılsın – YDK (Yapı Denetim Kuruluşu) ile müteahhit arasındaki maddi bağ koparılmadığı, YDK müteahhide bir yaptırım uygulayamadığı müddetçe bu tür uygulamalar afaki kalacaktır.”
Mazılıgüney, deprem bölgesindeki bir şehirde “yapı denetim kahvehanesi” olarak bilinen bir kahvehane olduğunu, ileri yaştaki emekli denetçilerin günlerini bu kahvehanede geçirerek, masa başından ‘denetim’ yaptığını söylüyor:
“Deprem yargılamalarında pek çok mühendis ‘Ben bu binaya hiç gitmedim’ diyerek savunma yaptı. Çünkü yapı denetim firmasına diplomasını vermiş, kendisine bir ücret yatırıldıktan sonra, benim diplomamla ne yapılıyor diye dönüp de sormamış. Yapı denetim içerisinde ciddi bir sahtecilik var ve bu yıllardır biliniyor.”
Depremlerden 2 ay önce, 75 yaşını dolduran mimar ve mühendisler ile yardımcı kontrol elemanlarının şantiyelerde denetçi olmasına engel getirildi. Depremden sonra bu uygulama, şantiye şefleri ve teknik personeli de kapsayacak şekilde genişletildi.
‘Fayın tam üzerinde kamu binaları vardı’
Yapı denetim firmaları, inşaat tamamlanma oranına göre devletten yapılan iş miktarı kadar ödeme (hak ediş) alıyor.
Raporda hak ediş tarihlerinin belediyeler tarafından manuel olarak değiştirilebildiği ve bunun yazılımla önlenmesi gerektiği belirtildi:
“Yıl sonu hak edişleri gerçek seviyeyi göstermekten uzak olup, cezalı durumlarda suiistimal edilmeye açıktır. İlgili idare hakkedişi güncelleyerek, yapı denetim kuruluşunun talep ettiği seviyeden daha fazlasına onay verebilmektedir.”
Yerel idareler, sadece sistemdeki hatalı verilerden değil, yapılaşmaması gereken alanlara verilen imardan da sorumlu.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO), ülke genelinde 4 bin 159 okulun deprem riski yüksek alanlarda bulunduğunu ve 191 okulun doğrudan fay hattı üzerinde yer aldığını açıkladı.
Nitekim deprem bölgesinde, yönetmeliğe göre normal konutlardan 1,5 kat daha fazla deprem yüküne dayanması gereken hastaneler, okullar, camiler ve belediye binaları gibi onlarca kamu binası da yerle bir oldu.
Mazılıgüney ise “Güvenliği sağlamanın en az yarısı imar çalışmalarındadır. Fakat fay üzerine, bataklığa, tarım arazilerine imar verilmiş, yüksek kat yapılmasına izin verilmişti. Fayın tam üzerinde kamu binaları vardı” diyor.
‘Mühendisler uzmanlaşmıyor, her isteyen müteahhit olabiliyor’
Türkiye’de 18 yaşını dolduran ve en az lise mezunu herkes müteahhit olabiliyor.
Resmi verilere göre Türkiye’de 450 binin üzerinde müteahhit bulunuyor. Bu sayı, Avrupa ülkelerindeki toplam müteahhit sayısından en az 10 kat fazla.
Mazılıgüney, “Müteahhitlik için hiçbir kriter yok, her isteyen müteahhit olabiliyor. Berber dükkânı açmak için çeşitli sertifikalara ihtiyacınız varken müteahhit olmak hiçbir şeye ihtiyacınız yok” diyor.
Ayrıca bir mühendis, diplomasını aldıktan hemen sonra ister gökdelen ister baraj olsun, istediği inşaata başlayabiliyor.
Mazılıgüney, “Böyle bir yetki genişliği doğru değil. Bu mantıksızlık bizi öldürüyor. Meslek örgütleri tarafından 2000 yılından beri gündeme getirilen yetkin mühendisliği engelleyen herkes, bu yıkımlardan sorumludur” diyor.
Öte yandan Türkiye’de binanızın şantiye şefi bir inşaat mühendisi olmak zorunda değil. Üniversiteden yeni mezun olmuş elektrik ve makine mühendislerinin de şantiye şefliği yapma yetkisi bulunuyor.
Büyükaşık ise aynı yetkinlik sorununun denetçilikte de sürdüğünü belirterek, “Denetçilik gibi ciddi bir iş, bu alanda uzmanlaşmamış insanlar tarafından yapılabiliyor” diyor.
‘Bakanlıktaki idareciler mevcut hataları biliyordu’
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı müfettişlerinin raporunda, sisteme dahil olan tüm tarafların sorumlulukları ve ihmalleri olduğu vurgulandı.
Problemleri çözmekte “aciz kaldığı” değerlendirilen Yapı Denetim Dairesi Başkanlığı’nın ise yeniden yapılandırılması önerildi.
Mevcut hataların birçoğunun kurum personeli ve idareciler tarafından da bilindiği ancak “hataların düzeltilmesi için aktif bir çalışma yapılmadığı” belirtildi.
Bakanlığın kullandığı bilgi sistemlerinin çok büyük bir sahayı etkilediğini belirten müfettişler, bu alanlarda uzman ekiplerin çalışması gerektiğini söyledi:
“Yapı Denetim Başkanlığı’nda yeterli sayıda mühendis olmaması, sistemde çok sayıda ‘hatalı, yanlış ya da sahte’ kimlik bilgileri ve oda sicil numaraları bulunması ve sisteme veri girişinin ‘kontrolsüz’ olması, 2011 öncesine ait veri tabanı yedekleri olmaması ve bu hataların 4 yıldır devam ediyor olması kabul edilemez.
“Genel olarak tespiti yapılan bu kayıtların her birinin bir denetçiye, bir inşaata, bir firmaya ya da ilgili bir idareye ait sorumluluklar ve yaptırımlar içerir. Denetimsiz bırakılan her alanın taşıdığı risk nedeniyle ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.”